"Altın Gözyaşları- Gustav KLIMT"
"Sizi bilmiyorum ama, ben dışa vurularım ile içsel muharebelerimi sayısız kere yapıp; bir süzgeçten geçirdikten sonra.. geri kalanları mikro partikülleri olana dek süzenlerdenim.."
"Hayatta her şeyi elemek lazım ya hani.. korkularını ele, inançlarını, duygularını belli etme.. az belli et.. Ya da sen neden bu kadar duygusalsın, kendine zarar mı veriyorsun acaba?.."
Bazı şeyleri istediğiniz kadar kontrol etmeye çalışın.. Bir yerlerden taşıp sizi hiç ummadığınız bir anda yakalar ve can evinizden vurur.. İşte o zaman da dersiniz ki, ben bunu çözdüğümü ve unuttuğumu sanıyordum-ama maalesef öyle değildir- her ne kadar düşünmek istemezseniz karşınıza çıkar..
Yüzler de böyledir.. Benim için hep kadınların yüz ifadelerinin olduğu tüm portreler her zaman odak noktam olmuştur.. Zamansız gelir, hatta ne kadar anlamlı olduğunu düşündüğünüz bir resmin aslında ne kadar sade, kusursuz olduğunu düşündüğünüz tüm hatların ne kadar kusurlu olduğunu anlarsınız.. Duygularını sanki dışa vuramadığını sakladığını düşündüğünüz tüm anlar.. Aslında tam da o duygunun içinde ölümsüzleşmemiş midir? Yüzyıllar sonra baktığınızda bilinç adalarınızın size sunduğu düşsel ve nöronsal portreler, aslında gündelik hayatta bir bir beyninize çakılan-rüyalarınıza giren- farkında olmadan kaydettiğiniz veriler değil midir? O portrede gördükleriniz ve hissettikleriniz...
"Bu resimde hissettiğiniz nedir? Ne ifade ediyor sizin için?" diyen tüm saygıdeğer hocalarımız bunu boşuna sormuyorlar. Görsel imajları, anıları birer “çip” haline getirip bize tekrar üzerine biriktirdiğimiz ve pekiştirdiğimiz düşsel, isteksel, hayalsel tüm verileri sağlamaz mı?
Küçüklüğümden beri ilk “Dost Kitabevi’nde” görüp hayran kaldığım-14 veya 15 yaşında olmalıyım- sonra meğerse çok daha güzel portelerinin olduğunu gördükçe, içselleştirdikçe, benimsedikçe.. İçimdeki önce küçük kız çocuğu, sonra ergen.. sonra kadın ve anne, eş.. Sonra arkadaş, dost, sevgili, sevgi dolu.. Olan bu insanın gelişimini bana her karesinde hatırlatan- kimilerinin kadın sevgililerini sürekli resmettiğini söylediği, ama bana göre aslında kadına hayran ve yarattığı canlıya hayran- bir adamın resimleri ve hayatı bence..
"Gustav Klimt".. Kızıl saçlı, beyaz tenli kadınların çizeri, boyarı.. Hayran olunası resim tekniğinin en güzel başyapıtlarının yaratıcısı...
Klimt,14 Temmuz 1862'de Viyana’da doğmuştur. Avusturya sanatçıları birliğinden ayrılanların oluşturduğu Viyana Secession (Wiener Sezession) grubunun önemli üyelerinden birisi olan Gustav Klimt sadece tablolar yapmakla kalmamış, duvar resimleri, eskizler ve pek çok farklı eserle sanata katkıda bulunmuştur. Resimlerinde öncelikli kadın bedenini konu olarak temel alan Klimt bu çerçevede ince süslemeler ve zerafet dolu hafif bir erotizme de eserlerinde yer vermiştir. Gustav Klimt, 6 Şubat 1918 tarihinde hayata gözlerini yummuştur.
Gustav Klimt, "Art Nouveau" akımı etkilerini eserlerinde gözlemleyeceğimiz en önemli sanatçılardandır. Bu akımın sanatsal etkilerini tarzına yansıtırken, Viyana’da 19.yüzyılda yaşanan sanatsal özgürleşme hareketlerine de dâhil olmuş, Viyana Secession’un etkili ve önemli bir üyesidir. Değişik üslup ve sıradışı renk anlayışıyla dönemin temsilinde kendine haklı bir yer edinmiştir. Bizans ikonaları, Yunan-Miken sanatı, Kore sanatı ve Gotik espri işlerinde faydalandığı kaynaklardandır. Sanatçı özellikle kadın imgesi üzerine yoğunlaşmış, bu konuda bir ekol olmuştur. Dönemin farklı sosyal-ekonomik dünyasından çeşitli yaş gruplarındaki kadınları resmetmiş ve onların bazen hüzünlü, trajik, melankolik bazen mutlu, şehvetli ve umursamaz dünyalarına tanıklık etmiştir. Klimt ve kadınları dendiğinde kalıplaşmış ve kendiyle özdeşleşen bir kadın arketipi yaratmıştır. Kadının cinsel bir imaj olarak görülmesi düşüncesinden ziyadesiyle yararlandığı işlerinde, kadının hamilelik, annelik ve yaşlılık gibi nadiren işlenen konularına da yer vermiştir. Klimt’in özellikle sipariş üzerine yaptığı Viyana sosyetesinden farklı yaş gruplarından kadınların portrelerini resimlediği eserleri görmekteyiz.
1900’de Klimt, Paris Dünya Fuarı’nda altın madalya ile ödüllendirilir. Bir yıl sonra Bavyera Devlet Resim Koleksiyonu, Music (1895) resmini satın alır (Resim 5), 1902’de ilk çizimleri, Viyana’daki ünlü Albertina Grafik Koleksiyonu tarafından satın alınır. 18. Secession Sergisi(1903) tümüyle Klimt’e ayrılır ve 1908’de ki Kunstschau Sergisi, tüm bir salonu ona vererek, onun sanatını kutlar. 1905’te, Alman Sanatçıları Topluluğunun, Villa Romana ödülüne layık görülür. 1906’da Bavyera Krallığı Güzel Sanatlar Akademisi’nin onursal üyesi olur ve ölümünden kısa bir süre sonra, Viyana’daki Güzel Sanatlar Akademisi’nce, hayattayken asla profesörlük verilmediği halde, profesörlükle ödüllendirilir.
Music, 37 x 44.5 cm, Tuval üzerine yağlıboya, 1895, Bavyera Devlet Resim Koleksiyonu, Münih, Almanya.
Resimleri Freud’un psikanalizleriyle karşılaştırılabilir, çözümsel, düşünceli, farklı bir ruh hali içerisine girerek neredeyse sadece kadını kullanarak oluşturmasına rağmen, diğer sanatçılardan tamamen farklı olarak, Klimt kendisiyle ve ruh halinin sanatsal çözümlemeleriyle daha az ilgileniyordu. Bu noktada Klimt’in sanatı ve Freud’un psikanalizleri arasındaki yaygın benzerlik farklılaşmaya başlar. Freud’un başkaldırışı tamamen durgun olan geleneksel kariyeri yeniden biçimlendirerek ve kabul ettirerek üstesinden gelip kontrol ettiği kendi sosyal ölümünün yaratıcı dönüşümüne dayanır. Sağaltıcı girişimlerle olan etkileşimi, bu dönüşümü akademik ve analitik çalışmalarının ve keşiflerinin temeli olan radikal ve eşsiz kişisel analizleri ile doruğa yükseltmiştir. Ne kadar uğraşırsak uğraşalım, Klimt’in çalışmalarında kendi fikirleri ya da kendi deneyimlerinin herhangi bir karşılaştırılabilir çabasını ortaya çıkarmak imkânsız görünür. (Natter, 2000:43).
Adele Bloch Bauer I, 138x138 cm., Tuval üzerine yağlıboya tekniği ile gümüş ve altın kullanılarak yapılmış, 1907, New York, Neue Galeri.
Zengin bir şeker tüccarının karısı Adele Bloch Bauer’in portresidir. Klimt’ten kendisine sponsor olan Adele Bloch Bauer’ in eşi tarafından portrenin yapılması istenmiş. Yarım boy portrede Viyana sosyetesinin tanınmış isimlerinden biri olan Adele Bloch Bauer cepheden ve otururken betimlenmektedir. Altın renk resmin sol alt bölümündeki yeşil yer döşemesi ve kadının siyah saçı haricinde tüm resme hâkimdir. Dokuların çeşitliliği renk içinde bölümleri sağlar. Kadının giysileri ve arka plan sadece doku ve az da olsa ton farklılığı taşımaktadır. Rus ikonalarını andıran çalışmada Adele bir kadın olmaktan uzaklaşarak bir sanat eserine dönüşmüştür. Kadının oturduğu koltuk ya da giysilerde üç boyut etkisi görülmez. Resimdeki nesneler dokularıyla birbirinden ayrılmaktadır. Sanatçının popüler tablolarından biridir. II. Dünya Savaşı sırasında Naziler'in eline geçerek Viyana'dan götürülürken, Hitler'in Klimt'e olan özel ilgisi ve Adele'nin yahudi olması tabloyu Almanya'ya karşı propaganda aracı olarak göstermiştir. Bu sebeple Naziler tarafından alıkonulan Adele Portresi I, 1925 yılında menenjitten ölen Adele'nin mirasçı yeğeni Maria Altmann' ın uzun uğraşları sonucu seneler sonra alınabilmiştir.
Emilie Flöge, 168X130 cm., Kanvas üzerine yağlıboya tekniği ile yapılmış, 1902, Wien Müzesi, Viyana, Avusturya.
Resimde kıyafetini, spiral desenle ve altın yansımalara sahip kare oval ve dairelerden oluşan geometrik motifler ile bezemiştir. Klimt'in desenleri çoğu eleştirmen tarafından en iyi çalışmaları olarak da görülür.
Genel olarak resmini yaptığı, kentte bulunan bozulmuş ya da şımartılmış sosyal sınıf, çoğunlukla küçümseyici ya da bezgin hanımlar, entelektüel bir tavırla umursamayan, aldırış bile etmeyen, parıldamak ya da önemli görünmek isteyen kadınlardır. Klimt asla hicivsel olarak bir sınır koymaz, beğenisi ve aslında umursamazlığı yasaklayıcı bir tutum sergiler. Ama bütününde Klimt çekinmeden pragmatik betimlemesinden dolayı, bu hoş, tembel ve kayıtsız materyalleştirmez ve dekoratif tavır içinde eritir (Whitford, 1993:123). Böylece Klimt figürlerinden bütün doğru tanımları yok etmede başarılı olmuştur. Figürlerini her zaman uzaklık ve yakınlık izlenimini veren bir aura ile sararak kadın imgesini değiştirmiştir. Resimlerinde bilinmeyen bir derinliği ima eder gibi görünür. Dolayısıyla espaslarla temsil edilen kıyafetler ve bedenler, figürlerde ortaya çıkan isteklilik, suskunluk izlenimleri, ön plan ve arka plan arasındaki şaşırtıcı görsel illüzyondan dolayı sanatçının portrelerini uzun süre izlemek ve kavramak mümkün değildir.
Klimt, 6 Şubat 1918’de beyin kanaması sonucu yaşama veda ederken ardında sanat tarihine yön veren çok özel eserler bırakmıştır.
Bugün hala sanat dünyasında çok önemli bir yere sahip olan Klimt’e ait beş resim, 2006 yılında çok yüksek fiyatlarla alıcı bulmuştur. Bunlardan Adele Bloch-Bauer I adlı portre, 135 milyon dolara satılarak, dünyanın en pahalı resimlerinden biri olmuştur.
En ünlü eseri olan “The Kiss/ Öpücük” te bir adam bir kadının üstüne eğilir, dudaklarını onun yanağına bastırırken, yüzü izleyiciden uzağa döndürülmüştür. Başı da çok olağan olmayan bir dik açıyla eğilmiş bir kadın vardır. Kadın, adamın kollarında tüm hayat telaşını unutmuş kendini tamamen adama teslim etmiş. Gibidir. İkisin de sırtlarında altın rengi giysiler vardır ve çiçekle bezeli bir zeminde dizlerinin üstünde dururlar.
Klimt’in eserlerinin en önemli özelliklerinden biri de resimlerinde altın kullanılmasıdır. Altın gravürcüsü olan babasının etkisi bu tekniği kullanış biçiminde ortaya çıkmıştır. Altın varak tekniğini başarıyla kullanan sanatçı resimlerinde altın varağı uygulamak için sekiz farklı yöntem kullanmıştır. Ancak bunun yanı sıra İtalya gezisi sırasında Ravenna’da bulunan St.Vitale Kilisesi’nde gördüğü altın mozaiklerden oldukça etkilenen sanatçı Kiss resminde de Ravenna’da cenneti simgeleyen bu altın mozaikleri kullanmıştır.
"The Three Ages of Woman", 180x180 cm, 1907, kanvas üzeri yağlı boya, Roma National Art Galery.
"İnsan yaşamının üç aşaması" Klimt tarafından resimde somutlaştırılır. Gençliğin ve yaşlılığın parçalanmasına rağmen, tüm yaşam döngüleri karakterlerin hem kadınsı hem de sakinliği ile bağlantılıdır – bu, yaşam ve ölümün kaçınılmazlığı ve döngüsel doğası, pitoresk ve canlı bir hikayedir. “Bir kadının üç yaşı” parçası, İtalya’da yayınlanan 50 avro 2003 mezheplerinde bir madalyonun ön yüzünü süslemek için kullanılmıştır. Saf altından bu hatıra parası, deneyim ve dünyevi bilgeliğinin yaşamda hiç bir maliyeti olmadığı ve tamamlanmasının çok değerli olduğu insan yaşamının modern “düşük” takdirinin simgesidir. Ama parayla hayat satın alamazsınız..
"Freya's Tear of Gold"
"Ağlayan Kadın- Crying Woman",
Bakmaya doyamadığım resimlerden biri.. Ama sanıldığı gibi Klimt'in eseri değil. Fransız resssam Anne-Marie Zilberman'ın Klimt tarzı ile yaptığı çalışma. Yine de onun sanatını yaşatmak adına bence çok güzel..
Sayısız eserlerini anlatmaya artık dilim dönmez.. Burada bırakıyorum..
Kadının her halini yücelten, ölümsüzleştiren, her yaşını resmeden ve yaşatan Klimt’i yazmasaydım olmazdı..
Herkesin hayatında önemli imgeler vardır, bu da benim imgem.
Kendinizi ayrımlaştırdığınız ölçeklere dikkat edin.. kimden, neden, neye göre, kime göre ayrısınız.. bir daha düşünün isterseniz..
Klimt, yüzlerinde acı, hüzün, zorluklarla mücadele eden, savaşan, azimle çabalayan kadınları bize en güzel en yüce halleriyle göstermeye ve onları anlamaya çalışmış bence..
Siz de kendinizi anlamaya çalışın, biraz daha hoşgörülü olun.. çevrenize de..
Göreceksiniz, karşınızdaki yüzler sizin iz düşümleriniz olmaya başlayacak..
Doç. Dr. Sezin Akça Bayar, Göz Hastalıkları Uzmanı, Sanat ve Şiir sever, NORTHWAY yaratıcısı..
Sayın Anıl Kazanç'ın makalesinden alıntılar taşımaktadır. CÜ Sosyal Bilimler Dergisi, Haziran 2018, Cilt: 42, Sayı: 1, N. ANIL KAZANÇ.
Comments