"SENSE THE TRUE NORTH - GERÇEK KUZEYİ HİSSEDEREK BUL"
"North" evet oğlum ve "Sense" ise beni simgeliyor.. Ama Selen aslında söylemek istediğimizi çok güzel vurgulamış.. "Gerçek Kuzey'i Hissederek Bul"..
Kendi yönünü de bulabilirsin..
Evet "YÖNÜMÜZ HEP AYNI"
Teşekkürler Selen Eryüce nazik katkılarınız için..
NorthWay sayfası için "iki satır da sen karalasan" şeklinde, beni çok mutlu ve onore eden teklifin üzerinden haftalar geçti. Yazmak için ilhamın gelmesi de bugünü buldu.
NorthWay sayfasını açtım ilk. "North & Sense"… Bu başlık neden seçilmiş acaba?
En güvendiğimiz pusula bile “Gerçek Kuzey”i göstermiyor, bunu hatırlayalım diye mi? Yoksa kalıplar/kategoriler/roller dahilinde önceden belirlenen hayat akışımızı, pusulaya göre değil de, aynı dünyanının zamana göre değişen manyetik alanı gibi zamanla gelişen bakış açımıza göre “sense” ederek, yani hissederek yönlendirmemiz gerçeği mi hatırlatılıyor?
Kurumsal hayata başladığımda 24, bu hayatın bileşenleri oluşturan değişkenlere uyum sağlayamayacağımı fark ettiğimde 27 yaşındaydım. "Maslow’un piramidi" nde en üstte yer alan “Kendini Gerçekleştirme” bölümüne ulaşmak için pusulanın gösterdiğinden farklı bir yöne gitmem gerektiğini hissediyordum.
Dağ bisikletiyle tanıştığımda 30 yaşındaydım. Sonra üzerine koşuyu, koşularda bol bol sakatlanınca da yüzmeyi ekledim. "Triatlon" maceram epeyce geç, branşları bu şekilde üst üste koyarak başladı. İyi ki de başladı çünkü bireysel sporlarda, kendini gerçekleştirmek için sadece tek bir objektif değişken var. “Zaman”.
Bir yarışı ne kadar sürede bitirdiğini kendinden başka kimse belirleyemiyor.
Şu anda bir yaş grubu sporcusu olarak hedefim: Yarışlar kadar antrenman rutinini de sevdiğim bu hayat tarzında karşılaştığım, yolumun kesiştiği insanların davranışlarını gözlemleyerek, bazen yalnız, bazense bir sevgi çemberinde takdir edilmenin keyfini çıkararak zaman geçirmek.
“Hayat seni sil baştan yeniden yaşayacağım” klişelerinden, “ama” ve “zaten” gibi bahanelerden “keşke” gibi pişmanlıklardan, “rağmen” gibi ajitasyondan uzak durmak suretiyle. Benden daha hızlıları takdir ederek, daha güçlüleri örnek alarak. Çalıştığım antrenörlerimden birine yaş grubu birincisi olduğumu sevinçle haber verdiğim, onun da gayet soğukkanlılıkla genel klasman birincisiyle aramda ne kadar süre olduğunu sorduğu günü hatırlıyorum. Ve sonrasındaki “Kendini geçme” vs “Kendini gerçekleştirme” kavramlarını sorgulayışımı.
Popülist yaklaşım, her konuda olduğu gibi yarışlar konusunda da “kendini geçme”, “kendi en iyini yapma” kavramlarına büyük övgü yapar. Buna paralel olarak, rakipleri pek haz edilen insanlar olarak görmeme eğilimi vardır. Sık sık açıp, okuduğum bir mottom var bu konuda:
“She isn’t your competition. She is the proof that it can be done. Learn from her.”
“O senin rakibin değil. O, bunun yapılabileceğinin kanıtıdır. Ondan öğren”
Dünyanın her köşesinde, her yaşta, her şartta, her yarışta daha hızlı, daha yüksek, daha güçlü (Citius, Altius, Fortius) eşikler koyabilen ve yapılabileceklerimizin sınırının olmadığını gösteren tüm kadınlara ithaf olsun…
Selen Eryüce
1992 yılında Yükseliş Koleji’nden,1997 yılında ODTÜ İİBF, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nden, 2003 yılında da University of Washington-Seattle, MBA bölümlerinden mezun oldu. Dış Ticaret Müsteşarlığı Uzman Yardımcılığı ile başlayan kamu sektörü hayatının en gurur verici görevini 2007-2010 tarihleri arasında Los Angeles’ın ilk Ticaret Ataşesi olarak bulunduğu Türkiye Cumhuriyeti Los Angeles Başkonsolosluğu' nda gerçekleştirdi.
O şimdi bir triatlet ..!!
Comments