BAŞINI KALDIR VE BAK..
Her öğlen kahvemi yapıp, dakikalarca baktığım, odamda asılı bu tablo.. Aradığımız huzur, sukunet, anlayış, özveri, aselet, saygı, kardeşlik, dostluk, barış burada..
Kafamızı başıma eğmek evet, masumiyet, mütevazilik ve özveriyi nasıl anımsatıyorsa.. Başımızı kaldırmak, bir başkaldırış değil, bir tür asilik değil.. Bir yenilik, umut, başarı, ilericilik ve çalışkanlık temsil ediyor..
Ben hep yukarı ve ileri bakmaya, bir evladın olarak.. doğru ve düzgün çalışmaya, yolumu bulmaya ve evladıma da yolunu buldurmaya yardım edeceğime söz veriyorum..
Savaşlarla tanışmam benim 12 yaşıma uzanıyor.. Kuzey'in yaşındaydım.. Babam "Körfez Savaşı'nda- Saddam Savaşı diğer adı itibari ile" Hakkari'de görevli iken.. Tam üç yıl yolunu gözledik, annem abim ve ben.. Haftada bir gelen telefon başında bekleyerek.. Tabi çaldığında duyduğum sevinci kelimelerle anlatamam..
Sağsalim döndüğünde kalbinin aniden evde durması ve üçlü by-passını ve bir kulağının hiç duymamasını saymaz isek.. evet eve sağsalim dönebilmişti bu ordu komutanı..
İlk defa oradaki askerlere kumpir pizza yapmayı, evin içinde de bir tuvalet olabileceğini, karda kayılabileceğini.. oynanabileceğini hatta.. yani onlara o genç çocuk yaşta sadece savaşı değil, hayatı da öğretmeye çalışmıştı.. Gözünü ilk defa evinden sonra burada açan çocuklara.. evde iki çocuğunun da onları beklediğini düşünerek..
Subay bir baba ile öğretmen bir annenin çocukları olarak 5,5 yaşında ilkokula başladığımda aslında bakıyorum da şimdi ne şanslı bir nesilmişiz..
Sizin nezdinizde anne ve babama şükranlarımı ve saygılarımı sunuyorum..
Bizi bu uğurda, "Atatürk İlke ve İnkılapları" ışığında yetiştiren tüm anne babalara, aile büyüklerine, öğretmenlerimize de sonsuz saygı ve minnetimi iletiyorum..
Nezihe & Sezin & Mehmet Akça, 1984. Çiğiltepe İlkokulu, 1. sınıf.
Sayın hocam Dr. Bekir Sıtkı Aslan, bana Sezinciğim sitene bu yazıyı koyar mısın dediğinde, memnuniyetle hocam dedim.. ve aslında geç kaldığımı düşünürken asıl şimdi yeniden başlamamız gerektiğini hatırlattı bana.. Cesaretlendirdi ve umutlandırdı..
Saygılarımla değerli Bekir Hoca'm..
21 Şubat 1927, Times Kapağı.
İran’lı sosyoloğun Atatürk yorumu:
Günaydın.
Nasıl olsa herkes evde... bu yazıyı okuyacağınıza ve hatta olanağı olanların çıktı alarak ya da belleklere bilgisayarda kaydederek saklayacağına inanıyorum. Nesilden nesile aktarılacak değerler silsilesine katkı sunan Yüce Atatürk'ün İranlı bir sosyologun gözüyle anlatımıdır.
İranlı Sosyolog ve Siyaset Bilimci
ÜLEN TÖLGE’nin ATATÜRK hakkındaki saptamaları:
ATATÜRK kimdir?
1 - ATATÜRK üst insandı. Onu başka İnsanlarla karşılaştırmak doğru olmaz. ATATÜRK'ün vatan sevgisine inanmıyorum. Üst insanlarda vatan sevgisinden daha yüce bir duygu olduğuna inanıyorum.
“Vatan kuruculuğu…”
Farklı düşünüyorum bu konuda. Çünkü o zaman sevilecek vatan diye bir olgu yoktu ki. Osmanlının yok ettiği ümmetçi karanlık geçmişin harabeleri vardı. Vatan sadece toprak yığınından oluşmuyor. Vatan;
Yüce değerlerin zarfıdır.
Peki ATATÜRK zamanında hangi değerler vardı? Hiçbir değer...
Hiçlik vardı. İnsan hiçliği nasıl sevebilir. ATATÜRK sevilecek ve insanca değerlere zarf olacak bir vatan tesis etmek istedi. Yüksek ölçüde de bunu başardı. Çünkü üst insanlar değerlerin kurucuları olurlar. O değerlerle de vatan madde olmaktan, toprak yığını olmaktan çıkarak, manevi ölçütlerin yurduna dönüşür. ATATÜRK'ün kurduğu ve Anadolu'ya armağan ettiği değerlerin ondan önce var olduğuna dair hiçbir örnekle, emareyle karşılaşmadım. Nelerdi bu örnekler…?
2 - Cumhuriyet bir değerdir ve ATATÜRK öncesi yoktu…
3 - Laiklik, sadece bir değer değildir, değerlerin üreme üretilme temel taşı ve olanağıdır, bu da ATATÜRK öncesi yoktu…
4 - Türkçe bir değerdir ve ATATÜRK öncesi yoktu. Özellikle benim için önemli olan budur. Ben bir kaç dil bilirim ve Türkçe’nin de bir kaç lehçesini bilirim. ATATÜRK öncesi Türkçe yoktu. Felsefeye, fiziğe, ilme, bilime, bütün bilim dallarına girmiş bulunan modern Türkçenin kurucusu ATATÜRK'tür. Çağımızda eski Yunan felsefesinden modern Batı felsefesine denli bilgi kaynakları tercüme edilmişse, bunun nedeni ATATÜRK tarafından insanlık tarihine sunulan ve grameri belli olan Türkçedir…
5 - ATATÜRK öncesi kadın yoktu. Şeriat esiri ve seks makinası olan, evde oturması gereken, cihat için çocuk doğuran dişi nesne vardı. Kadına insan onuru kazandıran, yazıp okuması için önündeki şeriat engellerini kaldıran, seçip seçilme hakkı kazandıran ATATÜRK olmuştur…
6 - ATATÜRK öncesi tarih hafızası olan bir toplum yoktu. Çünkü tarih bilgisi ve bilinci olan bir toplum yoktu. 10 yıl boyunca TDK başkanlığı yapmış olan felsefeci Macit Gökberk "Değişen dünya, değişen dil" kitabında "Ortaokulu Osmanlı döneminde bitirdim. Anadolu'da Selçuklu devletinin de olduğunu Ortaokulu bitirdikten sonra yabancı kaynaklardan öğrendim" diye yazar. Yani Anadolu toplumunda tarih bilinci ve bilgisi yoktu. Bu hafıza, bilinç ve bilginin yaratıcısı ATATÜRK'tür…
7 - Türkler için (Sadece Türkiye Türkleri için değil) ATATÜRK'ten önce tarihin kendisi de yoktu. Üst insanlar kendilerinden itibaren başlayan tarihin yaratıcıları olmuyorlar. Daha önceki tarihin de kurtarıcıları, aydınlatıcıları oluyorlar. Bu açıdan ATATÜRK tarihin kurucusu, kurtarıcısı ve aydınlatıcısıdır…
8 - ATATÜRK öncesi Arap töreleri Türk toplumunun beyinini öylesine karanlığa gömmüştü ki, iğne deliği denli bir yer bile ışık sızması için yer kalmamıştı. ATATÜRK büyük dinsel aydınlatıcı gibi Kuranı Türkçeye çevirttirerek 1000 yıllık katı ve delinmesi güç olan karanlıklara ışık sızdırtmaya çalıştı ve büyük ölçüde başarılı oldu. Günümüzdeki, Osmanlı karanlıklarına dönüşün macerası başkadır…
9 - ATATÜRK’ten önce edebiyat yoktu, çünkü alfabe yoktu. Arap alfabesi, sadece Türkçe'nin düşmanı değil, Arapça'nın ve Farsça'nın da düşmanı. Arap harflerinin beyinleri körleştirme sürecini durduran ATATÜRK olmuştur ve başkası değildir. ATATÜRK öncesinde 1000 yıl boyunca Ebureyhan Biruni gibi bilgeler bu alfabeden Orta Doğuyu kurtaracak kurtarıcı üst insan aramışlardı. O kurtarıcı ATATÜRK kişiliğiyle ortaya çıkmıştır…
10 - Atatürk öncesi musiki yoktu. Osmanlı sarayının saçma ve karmaşık dildeki aruz edebiyatı musiki için asla yatkın değildi ve beyinlere uyuşturucu etkisi bırakmaktaydı. Konservatuarların kurucusu ve eski karanlıklara gömülmüş toplumun estetik zevk algısını aydınlatan ATATÜRK olmuştur…
11 - ATATÜRK’ten önce Tanzimat'tan başlayarak Batılılaşma süreci vardı ve bu süreç ATATÜRK'ü yetiştirdi savını kabul edemiyorum. Çünkü böyle olsaydı, o zaman ATATÜRK gibi bir önder, Batı'nın kendisinde yetişmeliydi? Ama yetişmedi. 18. YY itibarı ile Rusya'da büyük aydınlanma süreci başladı. Rusya aydınlanma ve intelenjiyası 19. yüzyılda bütün dünyayı etkisi altına aldı. Tanzimattan sonra Osmanlı'da Dostoyevski, Tolstoy, Turgenynev gibi dahiler mi yetişti? Yok.
O zaman neden Rusya intelejensiyası ATATÜRK gibi bir önder değil, Lenin gibi bir terörist yetiştirdi? Evet, Lenin teröristti ve Çar saltanatını mensuplarının hepsini toptan teröre uğratarak katletti. ATATÜRK de Osmanlı hanedanını toptan katledemez miydi?
Ama etmedi.
Hz. Muhammed'in "Yer yüzünde islam egemen olana denli savaşın!" sözlerine benzer Lenin de "Yer yüzünde işçiler azat olana denli savaşın ve proletar diktatörlüğünü kurun!" dedi. Ama ATATÜRK ne Arap, ne de Lenin saçmalıklarına aldırış etti. Bu saldırgan zihniyetlere karşı
"Yurtta barış, dünyada barış" söylemini ortaya koydu. Tarihte böylesine bir devlet adamıyla karşılaşmadım…
12 - Özetle:
ATATÜRK öncesi yokluk vardı...
ATATÜRK'ün DEHA'sı SAYESİNDE ORTAYA ÇIKARTILAN KAZANIMLARLA KURULMUŞ OLAN “TÜRKİYE CUMHURİYETİ” DÜNYADA TEK BENZERİ DAHİ OLMAYAN MÜSTESNA BİR ESERDİR!.
Atatürk Orman Çiftliği, 1930.
"Bizim gözümüzde çiftçi, çoban, işçi, tüccar, sanatkar, doktor kısaca bütün vatandaşların hak, menfaat ve hürriyeti eşittir." MUSTAFA KEMAL ATATÜRK.
İran Şahı Rıza Pehlevi’nin 1934'teki Türkiye ziyareti esnasında çekilen ve Mustafa Kemal Atatürk’ün sesinin en net duyulduğu film olma özelliğini taşıyan arşiv kaydını dinliyoruz.
ATATÜRK ne demişti.. !! Buğdayını, sütünü, etini ,bilimini ve sanatını kendin ürettiğin sürece özgürsün.. !!
Ben de çiftçi olduğumdan biliyorum.. Makinesiz ziraat yapılmaz, el emeği güçtür, birleşiniz, birlikte makine alınız..
Belki sesi açıp, kendi sesinden dinlerseniz ne demek istediği beynimize ve kalbinmize daha iyi kazınabilir!.
Müzik: Samuel Barber - Adagio for Strings.
Mustafa Kemal Atatürk, 29 Ekim 1933’te, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun onuncu yıl dönümünde yaptığı ve tarihe 'Onuncu Yıl Nutku' olarak geçen meşhur konuşmada, Türk milli kültürünün yükseltileceğine, Türk Milleti’nin artık pozitif bilimlere ve güzel sanatlara ağırlık vereceğine ve bunların Osmanlı’nın gevşetici zihniyeti ile değil, bilimi benimsemiş, çalışkan, yeni bir Türk nesli ile kısa sürede gerçekleştirileceğine vurgu yaptı. Türk milletini, bunu yapabilecek kudrette olduğuna inandırmak için içtenlikle söylediği "Türk milleti çalışkandır! Türk milleti zekidir!" sözü, milletin özgüveninin gelişimine muazzam katkı sağlamış ve onun yaşamının tamamını milletine adamış olduğu gerçeğinin hafızalardan silinmesini önlemiştir.
ATA'm huzur içinde uyu!! Sen uyumazsın bizi hep kollarsın biliyorum.. Ama yine de biz senin evladın olarak hep buradayız..
Son olarak Sayın Türk Oftalmoloji Derneği Başkanı "Prof. Dr. Ziya Kapran"ın TOD 41. Nisan Kursu nedeni ile Anıtkabir ziyareti sırasında 5500 göz hekimini temsilen anıtkabir defterine yazdığı not ile yazımı bitiriyorum..
Ne mutlu Türk'üm diyene!!
Başta Ulu Önder Atatürk'e, sonra Sayın Prof. Dr. Mehmet Haberal'a, tüm oftalmoloji camiasındaki saygıdeğer hocalarıma, çok sevgili aileme ve büyüklerime olmak üzere tüm kalbi bizimle olan, desteğini esirgemeyen hastalarımız dahil olarak herkese sonsuz saygı ve şükranlarımı iletiyorum.
Geçen yıl Nisan ayında başladığım, 1. yılını doldurduğumuz ve 50 yazılık bu "NORTHWAY" yolculuğunda beni yalnız bırakmayan tüm arkadaşlarıma, değerli hocalarıma, hastalarıma ve aileme de sonsuz teşekkürlerimle..
Doç. Dr. Sezin Akça Bayar, Göz Hastalıkları Uzmanı, Başkent Üniversitesi Hastanesi.
Çok güzel yazılar ve konular sunuyorsun bize Sezin çok teşekkürler çok tebrikler 💐💐👏👏