"Jazz'ın felsefesi mi olurmuş demeyin..Oluyor.."
Prague, 2019 Şubat.. Jazz dinlemeye Prag'a mı gidilir.. İsterseniz her şey yapılabilir..
Belki biz doğmadan daha -ki çoğumuz doğmadan evet- bu Cihan'a köklerini salmış, tohumlarını hatta torunlarımıza ulaştırmış.. bu harika tınıları, melodileri, notaları.. günümüze kadar ulaştırmış tüm müzisyenlerin önünde saygıyla eğiliyorum..
JAZZ NEDİR?
JAZZ, ilk kez ABD'nin güney eyaletlerinde, 1900'lerin başında gelişmeye başlamış bir müzik türüdür. Jazz müziği, mavi notalar, senkop, swing, çoklu ritim, atışma, ve doğaçlama tekniklerini kullanır; Afrikalı-Amerikalı ve Batı müziği tekniklerinin harmanlanmasıdır. Bu müziğin dünya ile tanışması ise 1917 yılında Dixieland Jazz Band'in ilk plaklarının piyasaya çıkmasıyla olmuştur. 1920 ile 1930'larda popülerliğinin artmasıyla başta ABD olmak üzere tüm dünya genelinde Caz Çağı yaşanmıştır. Caz yalnızca geçmişte değil, bugün dahi çok sevilen ve ünü gün geçtikçe artan müzik türlerinden biridir.
Caz müziği yirminci yüzyıl başlarında keşfedildiği topraklar olan ABD'den çıkıp dünyaya yayılma sürecinde ve günümüze gelene kadar birçok alt türe (New Orleans, Swing, Kansas, Çingene cazı, bebop, cool, avangart, serbest caz, Latin caz, soul, füzyon, caz rock, smooth, caz funk, etno caz, asit caz) ayrılmış ve sayısız müzik türü ve geleneğiyle etkileşime girmiştir.
Cazda ölçü dört zamanlıdır. Dört zamanlı ölçünün zayıf zaman denilen ikinci ve dördüncü vuruşlarının vurgulanmış ve temponun dinleyenlere dans etme arzusu verecek şekilde hafiflik ve rahatlıkla yaşatılması cazın başlıca özelliğidir. Caz, armoni bakımından da müziğin doğasını beslemiş ve klasik armoniden ayrı bir armoni şekli geliştirilmiştir.
Caz müziğini tanımlamak güçtür, ama olası tanımları arasında genel kabul gören, önemli bir öğesinin doğaçlama olduğudur. Doğaçlamanın kökenleri yine Afrika'ya dayanmaktadır. Özellikle blues'da sık rastlanan atışma, tek başına doğaçlamadır.
Doğaçlamanın formu zamanla değişmiştir. İlk zamanlarda sadece atışma iken, daha sonra sözlere ve nihayetinde melodiye yerleşmiştir. Dixieland cazında, müzisyenler sırayla melodiler çalarak, bir şekilde atışmaktadırlar. Daha sonra oluşan klasik caz formunda ise müzisyenler belirli bir melodiye bağlı kalarak doğaçlama yapmaktadır. Bu nedenle caza sürekli yeni bir yorum getirilmektedir.
En çok da.. 20. yy en başında doğup, halen günümüzde çığ gibi büyüyen, yankıları hiç bitmeyen, katlanarak artan, tüm duyguları dinlerken bir bir size yaşatan usta, dahiyane müzisyen "LOUIS DANIEL ARMSTRONG" u burada anlatmasam olmazdı..
Evet ben müzisyen hiç değilim, üstüme vazife de değil ama.. Dilim ve kalemim döndüğünce size iletmeye çalışacağım.
LOUIS DANIEL ARMSTRONG
Yıl 1901.. evet doğru duydunuz.. Bu yüzyılın başında.. New Orleans, Lousiana'da fakir bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir.. -Hangimiz fakir değiliz ki.. Zenginlik başka bir şey..- Belki de en zengin o aileydi, bu çocuk kucaklarına doğduğu için..
Gençliği yoksulluk içinde şehir merkezinin dışında New Orleans'ta geçti. Babası William Armstrong (1881-?), Louis küçük bir çocukken evi terketmişti. Annesi Mary Albert Armstrong (1886-1942) onu ve küçük kız kardeşi Beatrice Armstrong Collins'i (1907-1978) büyükanneleri Josephine Armstrong'un himayesine bıraktı.
- What is Jazz?
- " Man, if you have to ask, you'll never know " ARMSTRONG
Kornet çalmayı "New Orleans Home for Colored Waifs" adlı müzik grubunda öğrendi. İlk kornetini Karnofskys adlı göçmen bir Rusya Yahudisi aileden aldığı borç parayla almıştı. Burada birçok defalar kurallara uymadığı için problem yaşadı. Hatta yeni yıl kutlamalarında babasının silahını havaya ateşlemesi polis kayıtlarına geçti. Gençliğinde şehrin sık rastlanır bando gösterilerini takip etti ve her fırsat bulduğunda eski müzisyenleri dinledi. Bunk Johnson, Buddy Petit, hepsinin ötesinde kendisine akıl hocalığı yapan ve neredeyse bir baba figürü oluşturan Joe "King" Oliver'dan öğrenimini sürdürdü. Daha sonraları bandolarda ve New Orleons'ın nehir gemilerinde çaldı. Seyahat etmeye Mississippi nehrinde aşağı yukarı turlayan bir vapurda, tanınmış "Fate Marable" adlı grupla başladı. Marable ile geçirdiği bu dönemi daha sonra kendisine yazılı anlaşmalarla çalışma konusunda daha geniş bir deneyim kazandırdığı için "üniversiteye gitmek" olarak tanımladı. Joe Oliver 1919'da şehirden ayrıldığında Armstrong Kid Ory's band adlı şehirde en taze, hareketli caz grubu olarak kabul edilen grupta Oliver'ın yerini aldı.
1950'lerde Armstrong grubunu 6 kişiye düşürdü ve meşhur ettiği Dixieland caz müzik türüne döndü. Grubun ismi The All Stars idi. Birçok defalar Barney Bigard, Jack Teagarden, Trummy Young, Arvell Shaw, Marty Napoleon, Big Sid Catlett, ve Barrett Deems'de dahil oldu. Bu dönemde birçok kayıtlar yaptı ve otuzun üzerinde filmde göründü.
1964 yılında Armstrong en çok satılan kaydı Hello Dolly'yi yaptı.
Armstrong yoğun tur programını ölümünden birkaç yıl öncesine kadar korudu.
Aynı zamanda Afrika, Avrupa ve Asya'yı da US State Department sponsorluğunda büyük bir başarıyla turladı ve "Büyükelçi Satch" adıyla anılır oldu.
Son yıllarında sağlığını kaybetmeye başlayınca çalışma planını kısıtladı ama bu kısıtlamalar altında çalışmalarına öldüğü güne dek devam etti.
Armstrong 1971 yılında bir kalp krizi sebebiyle 69 yaşında öldü.
Bir gün öncesinde bir şovu vardı. New York'ta Flushing Cemetery'de defnedildi.
1930'ların ortalarında neler yapabileceği ve mükemmeliyetçilik hakkındaki fikirlerini nasıl gerçekleştirebileceği konusunda sarsılmaz bir özgüven kazandı. Müziği geliştikçe ve popüleritesi arttıkça vokalistliğide önem arz etmeye başladı. Armstrong scat türünde şarkı kaydeden ilk kişi değildi ama bu konuda sözü geçen biriydi ve popülerize olmasına yardımcı oldu.
Erken döneminde, Armstrong en çok kornet ve trompetteki virtüözlüğü ile tanınıyordu. Kendisinin en iyi trompet kayıtları Hot Five ve Hot Seven kayıtlarında dinlenebilir. Bu kayıtlarda, New Orleans caz stantartlarında günün popüler şarkılarına yaptığı doğaçlamalar daha sonraki caz müzisyenlerininkilerle beraber günümüze dek geldi. Eski kuşak New Orleans caz müzisyenlerinin doğaçlamalarından sıklıkla melodiyi doğaçlama değiştirme olarak söz edilirken Armstrong'un doğaçlamaları bu dönem için yenilikçi-cesur, daha kompleks, çoğunlukla ince ayrıntılı ve melodiktiler. Sıklıkla çaldığı pop-tune'ları temelden yeniden besteleyerek daha ilgi çekici hale getirdi. Çalma şekli neşeli bölümlerle doluydu, orijinal melodilerden yaratıcı sıçramalara sahip, ince, yumuşak ya da enerjik ritimlerden ilham aldı. Bu yaratıcı bölümlerdeki asıl hüner, Armstrong'un trompetin ses erimini, tonunu ve kapasitesini arttıran sebatkar çalışmalarıyla bilenmiş icra tekniğindeki üstünlüktür. Bu kayıtlarda Armstrong caz solistinin görevini neredeyse tek eliyle yapmış kadar oldu. Temelde bir kolektif folk müziği alıp bireysel ifade tarzı için çok sayıda olasılıklar barındıran bir sanat biçimine dönüştürdü. Armstrong'un 1920'lerdeki performansı yeteneklerinin sonuna kadar kullanılmasıdır. The Hot 5 kayıtları, temelde, spontane çalma gayretiyle oluşan ve dinleme zevkini azaltan birçok küçük bozulma ve eksik nota barındırır.
1964 yılında Billboard Top 100 Chart'ta Beatles'i "Hello, Dolly" adlı çalışmasıyla 1 numaradan indirdi ve yerine geçti. Böylelikle 63 yaşında bir müzisyen olarak ABD müzik listelerinde 1 Numaraya yerleşmiş şarkı sahibi en yaşlı insan olarak rekor kırmış oldu.
Armstrong 1968 yılında İngiltere'de son bir hit parça daha yapmayı başardı. Bu bir ay boyunca İngiltere listelerinde 1 Numarada kalan hayli duygusal şarkı "What a Wonderful World"tür.
Ancak şarkı asıl popüleritesini 1987 yılında "Günaydın Vietnam" filminde kullanılmasından sonra kazandı ve birçok ülkede listebaşı şarkı oldu.
İtiraf etmeliyim, beni de en çok etkileyen şarkısıdır!! Sesini, yorumunu, bu parçayı söyleyen başka kimseden alamamışızdır..
Peki bu muhteşem insanın, müzik kariyeri dışındaki film kariyerine de göz atalım mı..
FİLMOGRAFİ
Ex-Flame (1930)
A Rhapsody in Black and Blue (1932) (kısa film)
I'll Be Glad When You're Dead You Rascal You (1932) (kısa film)
Pennies from Heaven (1936)
Artists & Models (1937)
Every Day's a Holiday (1937)
Dr. Rhythm (1938)
Going Places (1938)
Cabin in the Sky (1943)
Show Business at War (1943) (kısa film)
Jam Session (1944)
Atlantic City (1944)
Pillow to Post (1945)
New Orleans (1947)
A Song Is Born (1948)
Young Man with a Horn (1950)
I'm in the Revue (1950)
The Strip (1951)
Glory Alley (1952)
The Road to Happiness (1953)
The Glenn Miller Story (1953)
High Society (1956)
Satchmo the Great (1958) (belgesel)
The Night Before the Premiere (1959)
The Five Pennies (1959)
The Beat Generation (1959)
La Paloma (1959)
Kærlighedens melodi (1959)
Jazz on a Summer's Day (1960)
Paris Blues (1961)
Auf Wiedersehen (1961)
When the Boys Meet the Girls (1965)
Hello Dolly! (1969)
https://youtu.be/u9xYUndzoWg bağlantısından izleyebilirsiniz..
Günaydın Vietnam, 1987 yapımı Amerikan sinema filmi. Kara mizah türünün örneği olan filmin yönetmenliğini Barry Levinson yapmış, başrollerinde Robin Williams ve Forest Whitaker oynamıştır.
Ünlü bir DJ olan Adrian Cronauer, ordu tarafından sabahın erken saatlerinde yayınlanan bir radyo şovu için getirtilir. Cronauer, önceki ciddi ve sıkıcı hava dalgalarını, mizah ve hippi nağmeleriyle dolu yaylım ateşiyle yok eder. Askerler tarafından çok sevilir, ancak üst yönetim içinde öfke uyandırır. Bilmeceler, inanılmaz eğlenceli fıkra bombardımanları ve 60’ların hitleriyle dopdolu film, Cronauer’in sıkı Saigon macerasının ortasında bir dünyanın nasıl deliye döndüğünü gösteriyor. Cronauer Vietnam Savaşı sırasında askere yollanır ve Saygon'daki Amerikan radyosunu kendine özgü yayınlarıyla tam bir show'a çevirir. Film, savaşın dehşetine, komedinin ve iyimserliğin çerçevesinden bakıyor.
Filmin bu kısa klip görüntülerini Louis Armstrong'un o muhteşem sesi eşliğinde izleyip; acının, vahşetin, acımasızlığın, kederin ve aynı zamanda kadersizliğin ortasında "Ne harika bir dünya" diyen gülüşü gözlerine yansıyan, içimize neşe veren, bu güçlü kadife sesi duymanın etkisini tarif edemiyorum..
Tüylerinizi diken diken eden, her anımızda yanımızda olan, yüzyıllar geçse de izlerini kat ve kat arttırarak devam ettiren tüm sanatçı ve müzisyenleri saygı ile anıyorum..
PRAGUE, REDUTA JAZZ CLUB, 2019 Şubat.
Louis Armstrong'un 1965'de Reduta Jazz Club'da oturduğu koltuk..
Bill Clinton'un aynı zamanda 1994'de saksafon performansı yaptığı, Prag'ın en eski jazz klübü.. (Presidental Club)
Doç. Dr. Sezin Akça Bayar, Göz Hastalıkları Uzmanı
Bir Jazz Sever
Sezin hoca
çok güzel bir derleme olmuş
Eline sağlık
Sezin hanım güzel bir yazı olmuş, emeğinize sağlık 🙏