Bilinçaltı kavramının dayanılmaz çekiciliği
Bu yazıda bilinçaltı kavramından söz etmek ve onun neden bu kadar çekici olduğunu incelemek istiyorum. Öncelikle klasik psikanaliz "Freud" öncülüğünde bilinçaltı kavramı yerine bilinçdışı ve ön bilinç kavramlarını kullanmıştır, ancak Freud’un yaşadığı dönemde de şuuraltı, bilinçaltı kavrami vardi ve manyetizma ya da birtakım farklı etkenler ve güçler ile ve kişinin ruhsal dünyasının etkilenmesi iddiaları popüler idi. Bu noktada Sigmund Freud çok önemli bir kavramı ortaya koymuştur ve insanın davranışlarının aslında her zaman istekli ve bilinçli olarak değil, farkında olunmayan süreçler tarafından belirlendiğini söylemiştir.
"Buna da bilinçdışı süreçler adını vermistir. Böylece yaygın kavram bilinçaltı ile arasina bir mesafe koymuştur başından itibaren."
Bu konuda önemli sözleri vardır. Toplum arasında bu kavram çok popüler olmuş ve popüler psikoloji bu kavramı "bilinçaltı" olarak sıkça kullanmayı tercih etmiştir. Uygulama alanında olan bizler sürekli "bilinçdışı" desek de toplum bilinçaltı lafını çok sevmiştir ve kullanımda bu şekilde devam edegelmektedir. Özellikle hipnozcular arasında, hipnoterapi yapanlar bilinçaltı kavramını çok sevmiş ve basitçe bunu izah ederek popüler bir ilgi kaynağı haline getirmişlerdir.
Bu konuya tekrar geleceğim, konu üzerinde şunları ifade etmek isterim ki 1960’larda bilinçdışı kavramı ve klasik psikanalizden uzaklaşarak daha kısa süreli terapiler ve "Bilişsel Terapi Devrimi" nde bilinçaltı kavramına yer verilmedi, onun daha detaylı açıklamalarını içeren derindeki temel inançlar, ara inançlar, otomatik düşünceler kavramlarından söz edildi ki bunlar aslında bilinçaltı ile bahsedilen süreçlerin daha ayrıntılı açıklamalarını içermektedir.
"Yani bilinçaltı kavramını bilişsel terapi kabul etmemektedir." Onun yerine buradaki farkında olmadan otomatik zihinsel süreçlerin varlığından bahsetmek ve daha önce psikanaliz ve Freud ardılları tarafından çok da sistemli bir şekilde tanımlanmamış kavramları daha sistemli ve daha tanımlanabilir halde ifade etmiştir.
Çok önemli 1970’lerde ve 80’lerde kişisel gelişimle uğraşan kişiler bu kavramları öğrenerek adapte etmişlerdir ama bilişsel terapinin getirdiği ve Psikolojinin davranışı & Psikolojinin getirdiği birtakım kavramların hepsini bilinçaltının altına atarak ifade etmektedirler.
"Örneğin işte "bilinçaltın istemiyor, bilinçaltın şunu hissediyor, bilinçaltı şunu düşünüyor, bilinçaltında şuna değer veriyorsun" hepsi bilinçaltı yorar. Ama biz bunları "temel inanç, ara inançlar, değerler ve yaşam stratejileri" olarak görürüz."
Görünen o ki popüler psikoloji kişisel gelişimciler "Freud" un psikanalizini basite indirgeyerek "Beck"’in bilişsel modelindeki şemaları değerleri ve yaşam stratejilerini de bilinçaltının bir parçası olarak tanımlayarak kullanmaktadırlar.
"Bu insanların kolayına gelmekte ve çok çekici gelmekte."
"İşte bu nedenle bilinçaltı sözünün dayanılmaz bir çekiciliği var."
Prof.Dr. Selçuk Aslan, Psikiatri uzmanı, Bilişsel Davranışçı Terapist
Commentaires