Günü Erteleyenlerden misiniz?
Günü erteleyenlerden misiniz? Siz de....Aman şimdi kalsın yarın yaparım,olmadı bir sonraki gün, ya da hiç yapmam olur biter diyenlerden....Hep bir yere yetişme, hep birilerine yetişme, hep hayata yetiştiğimizi zannedip aslında hiçbir yere yetişememe...
Çok samimi olarak soruyorum neleri erteliyorsunuz? Bir düşünün şimdi. Evet, evet hemen şimdi... Ertelemeyin bunu da... Neleri hep bir geriye atıyoruz? Önceliklerimiz aslında gerçekten önceliklerimiz mi? Yoksa başkalarının öncelikleri mi?
Çoğumuz yapmamız gerekenleri önümüze serdiğimizde kaçı kendimiz için...Sohbetlerimizin vazgeçilmezleridir.. “Uzun zamandır benim de görmek istediğim yerler arasında ama vakit yok işte”,”Hala şu dişlerim için randevu alamadım senin şu doktordan, vakit mi? Var arkadaşım”,” Eminim çok keyiflidir, fakat inan çocukları hafta sonu oraya, buraya taşımaktan eve nasıl atıyorum kendimi bir görsen”... Hadi gelin birlikte çoğaltalım bu örnekleri. En az olanımızın bile, en çoğumuza yakındır.. Ben örneğin yıllarca kendimle ilgili birçok şeyi, ileri zamanda yaparım diye ertelemişimdir.. Ertelediğim zaman geldiğinde de o çoğu ertelediklerimin ya son kullanma zamanı geçmiştir ya da o heyecan aynı kalmadığı için enerjimde yoktur artık...
"Dünya mı yıkılsın yoksa bir bardak çay mı içersin?" deseler...
"Ben çayımı içtikten sonra dünyanın canı cehenneme" derdim.
Yeraltından Notlar, Fyodor Dostoyevski
Farkında olmadan öğrenilmiş,bize miras kalan bilinçaltı davranışlar.Çelişkiler silsilesi...."BUGÜNÜN İŞİNİ,YARINA BIRAKMA" ile "ŞİMDİ ACELESİ YOK BUNUN, BAŞKA ZAMAN YAPARIM"...
Evet her şey zamanında güzel, yapılması gerekli ve an da kıymetli!!! Sonrasının garantisi yok. Yarının hiç yok!!! Yıllarca kendimle ilgili yaparım diye beklettiklerim, küflendi gitti.. Pişmanlıklarım da onlarla birlikte. Keşkeler ne zaman cümlelerimin için de çok geçmeye başladı, bu işte doğru gitmeyen bir şeyler olduğunu anladım. Örneğin çok sevdiğim yazı yazma işini artık ertelemeyecektim. Zaten nasıl yapmıştım bu haksızlığı kendime. Başkaları için değil kendim için geçecektim bu yolculukta direksiyonun başına. Yetebildiğim kadar elimi o taşın altına sokacaktım artık.
Daha çok sevdiklerime zaman ayırmak için zaman yaratmayacak, o zamanın anahtarının başından beri benim elimde olduğunu hep hatırlatacaktım kendime. Şu andan itibaren sizde yarın yaparım dediklerinizi, neden yarın yaparım,sonra yaparım diye bir düşünün... Gerçekten yarın yapmak size aynı keyfi, aynı heyecanı,aynı önemi verecekse yapın. Fakat değilse asla ertelemeyin. Yaşanmış bir günü bırakın, bir saniyenin bile tekrarı yok bu hayatta.
Keşkelerinizin yerine,iyikilerinizi koyun.Yapın ki hayatın size sunduğu şans kapılarını kapatmayın. Ömrünüze ömür katılacak belki, o gün orada olmanızın, hayatınızın dönüm noktası olacağını, belki de son görüşünüz, son kahve içimlik sohbetinizi yapacaksınız dostunuzla, kim bilir? Kim bilir biliyor musunuz?.. Sadece “BİZ”.. Bizden başka kimse bilemez... Yaşamı boyunca geçmişine takılıp kalan insanlara bir bakın, hep yapamadıklarını, erteledikleri ile kavgaları. Yaşadıklarını da anlayamamışlar geçmişle yaptıkları kavgalardan. Küskünlükleri kendilerine, yaşayamadıklarına... Çakılı kalmışlar yaşayamadıkları hayata. Ne yaşayamadıklarının telafisi olmuş,ne de yaşadıklarından geriye bir görüntü kalmış elinde. O yüzden iş işten geçmeden,yaslan arkana ve ertelediğin her şey için, varlığına anlam katacak,yüzüne renk verecek, ömrüne ömür katacaksa başla yapmaya.. Çünkü;
ATAOL BEHRAMOĞLU’nun dediği gibi..
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var..
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına..
Çünkü ömür dediğimizden, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş armağandır insana...
ASLI İREN, Görsel Sanatlar Öğretmeni ve Uzmanı
Comments